T.C.
YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas no: 2011/1729
Karar no: 2011/11039
Karar Tarihi: 05.07.2011

ALACAK DAVASI – KREDİ SİSTEMİNİN ZORUNLU KOŞULLARINDAN BİRİ OLAN HAYAT SİGORTASI – SİGORTANIN YENİLENİP YENİLENMEDİĞİ – DAVACILARIN UĞRADIKLARI ZARARLAR NEDENİYLE TARAFLARIN MÜTERAFİK KUSURLU OLDUKLARI
ÖZET:

Sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, dain mürtehin sıfatına sahip, kredi veren kuruluş olan ve aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan davalı bankanın sona eren davacıların murisine ait kredili hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Sözleşmenin imzalandığı ilk yıl yapılan hayat sigortası, devam eden 2006 ve 2007 yıllarında da banka tarafından yenilenmiştir. Bu durumda, bankanın, sigortanın yenileneceği ve bunun da banka tarafından yerine getirileceği konusunda, kredi müşterisi olan davacıların murisine bir güven verdiğini de kabul etmek gerekir. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan 2008 yılı itibariyle sigortanın yenilenmemesi ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. Mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.

(818 S. K. m. 44) (4721 S. K. m. 2) (Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği m. 1, 2, 6, 10)

Dava ve Karar:

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacılar, murisleri M. L. A.’nun 30/09/2005 tarihinde Akbank, Kavaklıdere Şubesinden 128.900,00 TL konut kredisi kullandığını, bu krediden dolayı zorunlu olarak Avivasa Emeklilik (Ak Emeklilik) ve Hayat Sigorta A.Ş. ne 27-70 yaş kredili hayat sigortası poliçesi düzenlendiğini, teminat limitlerinin, her yıl kalan kredi üzerinden yapıldığını, muris M. L. A.’nun vefat ettiği 23/10/2008 tarihine kadar sigorta poliçelerinin, gerek mevduat gerekse kredili mevduat hesaplarından düzenli olarak ödendiğini, murisin vefatından sonra sigorta poliçesinin devreye alınması için bankaya bildirimde bulunduklarında ise, poliçenin yenilenmediğinin anlaşıldığını, bankaca aylık ödemelere devam edileceğinin bildirildiğini, ödeme güçlüğü nedeniyle konutu Eylül 2009 yılında satmak zorunda kaldıklarını, gerek kredili hayat, gerekse mortgage kredi sisteminin zorunlu koşullarından biri olan hayat sigortasının bankaca yaptırılmasının zorunlu olmasına rağmen yaptırılmadığını, bankanın bu kusuru nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 4.000,00 TL tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil ine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, bankanın hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, poliçe vadesinden sonra meydana gelen ölüm olayı nedeni ile Bankaya sorumluluk yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, <tüketici kredisinin 10. maddesi gereğince, kredi ödeme süresi sonuna kadar hayat poliçesini yenileme görevinin kredili müşteriye ait olduğu, bankanın bu konuda bir sorumluluğunun söz konusu olmadığı, kaldı ki hayat sigortaları zorunlu sigortalardan olmayıp, tamamen sigorta ettirenin isteği ile düzenlenecek bir sigorta türü olduğundan, dava konusu olayda sorumluluğun tamamının davacıların murislerine ait olduğu> belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacıların murisi M. L. A.’nun 30.9.2005 tarihli konut kredisi sözleşmesi ile, aylık taksitler halinde geri ödeme koşuluyla davalı bankadan 128.900,00 TL konut kredisi kullandığı, aynı yıl Ak Emeklilik ve Hayat Sigorta A.Ş. ‘ne kredili hayat sigortası yaptırıldığı, 2006 yılında 4.10.2006 tarihinde, 2007 yılında da 8.10.2007 tarihinde sigorta poliçelerinin yenilendiği, 2008 yılında ise yenilenmediği, kredi borçlusu murisin 23.10.2008 tarihinde öldüğü, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacılar, kredi borçlusu murise ait hayat sigortasının, 2006 ve 2007 yıllarında yenilenmiş olmasına rağmen, 2008 yılında yenilenmediğini, bunun sorumluluğunun Bankaya ait olduğunu ileri sürmüşler, davalı Banka ise, sözleşmenin ilgili hükümleri gereğince Bankanın böyle bir sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.

Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde:

17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, <Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği>nin <Amaç> başlıklı 1. maddesinde, <Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.> denilmekte, <Kapsam> başlıklı 2. maddesinde ise, <Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.> Denildikten sonra aynı Yönetmeliğin <İhtiyari Sigortalar> başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, <İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.> Denilmektedir.

Davacıların murisi ile davalı banka arasında imzalanan Kredi sözleşmesinin, <Kredi Hayat Sigortası Hükümleri> başlığı altında düzenlenen 10. maddesinde ise, <Kredili müşteri, Banka ile mutabık kaldığı ve aşağıda yer alan prim ödeme koşulları kapsamında, dilediği sigorta şirketine banka alacağının tamamen tahsil edileceği tarihe kadar hayat sigortası yaptırmayı, kredi ödeme süresi sonuna kadar hayat poliçesini yenilemeyi ve bu sigortada Akbank T A.Ş. Kavaklıdere Şubesini dain ve mürtehin olarak göstermeyi, sigortalı süre içerisinde kredili müşterinin vefatı halinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan o tarihteki Bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalan meblağın kanuni mirasçılarına (sakatlık halinde ise bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalan meblağın kendisine) ödenmesini, teminatın krediden kaynaklanan Banka borcunu karşılamaması durumunda, bakiye alacak meblağın kanuni mirasçılardan tahsil edilmesini kabul, beyan ve taahhüt eder.> hükmü bulunmaktadır.

08/06/2010 tarihli bilirkişi raporunda, söz konusu sözleşme hükmü değerlendirilerek, <davacının isteminin haklı olmadığı, davalı Banka şubesinin, isteğe bağlı olarak sigorta ettiren tarafından yaptırılan hayat sigortası poliçesini yenileme ve primini ödeme sorumluluğu bulunmadığı, hayat sigortalarının zorunlu olmayıp, tamamen sigorta ettirenin isteğiyle düzenlenebilecek bir sigorta türü olduğu, önceki yıllarda Banka şubesinin acente sıfatıyla poliçeyi yenilenmiş olmasının, sözleşme hükümleri dışında ve müşteriye hizmet olarak algılanabilecek bir durum olduğu, Bankaya yasal bir sorumluluk yüklemeyeceği> belirtilmiş, mahkemece de anılan rapor benimsenerek hüküm kurulmuştur.

Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, Banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan. 

<Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği>, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, az yukarda açıklanan kredi sözleşmesinin 10. maddesindeki düzenleme ile, hayat sigortası konusunda davalı Bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren Bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.

Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri henüz yürürlüğe girmemişse de, dain mürtehin sıfatına sahip, kredi veren kuruluş olan ve aynı zamanda sigorta şirketinin acentesi olan davalı bankanın 7.10.2008 tarihinde sona eren davacıların murisine ait kredili hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Kaldı ki, sözleşmenin imzalandığı ilk yıl yapılan hayat sigortası, devam eden 2006 ve 2007 yıllarında da banka tarafından yenilenmiştir. Bu durumda, bankanın, sigortanın yenileneceği ve bunun da banka tarafından yerine getirileceği konusunda, kredi müşterisi olan davacıların murisine bir güven verdiğini de kabul etmek gerekir.

Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan <2008 yılı itibariyle sigortanın yenilenmemesi> ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ:

Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, 05.07.2011 gününde oybirliği ile karar verildİ.